31 Ekim 2018 Çarşamba

Bavyera'nın Başkenti Münih

Almanya’nın en büyük 3. Şehri konumunda bulunan Münih’te yaklaşık 1.5 milyon kişi yaşamaktadır. Kendilerini Alman’dan ziyade ‘’Bavyera’lı’’ olarak tanımlayan insanlardan oluşan halkın büyük kısmı katolik ve inançlarına bağlı insanlar. Bunu sürekli dolup taşan kiliselerinden ve Pazar günü tatillerinden anlamak mümkün. Kentin ana meydanı olan Marienplatz çevresinde birçok önemli tarihi yapı görmeniz mümkün.
Münih birçok açıdan zengin bir şehir olsa da, ismini Oktoberfest (Bira festivali) ile duyurmuş bir şehir. Her yıl Eylül ayında başlayan bu etkinliğe Amerika’dan Avustralya’ya, dünyanın birçok bölgesinden binlerce turist akın ediyor. Eğer bu etkinliğe katılmak isterseniz, otellerde ve çadırlarda aylar önceden yerinizi ayırt etmeniz gerekir. Aksi takdirde yer bulmanız neredeyse imkansız hale geliyor.
Gelelim Münih’te en çok görülmesi gereken yerlere. Bunları sıralarken kendi beğenime göre sıraladım ancak yine de sizin tercihiniz
Bu arada ulaşımı hep Hauptbahnhof (ana tren istasyonu) üzerinden anlattım çünkü ana durağınız genelde orası olacaktır.

1. Marienplatz
Tabiki Münih denilince akla ilk gelen yer Marienplatz. Münih’in ana meydanı olan bu yer oldukça kalabalık ve işlek bir yer. Her tarafı kafeler ve dükkanlarla çevrilmiş bu bölge turistlerin ilk uğrak noktası. Kış zamanı meşhur ‘’Weihnachtsmarkt’’ ların kurulduğu bu alan tarihi açıdan da önemli bir konumda. Önceleri suçluların idam edildiği, filmlerden gördüğümüz o meşhur alanlardan birisi olan Marienplatz’ın çevresinde Neues Rathaus (Yeni belediye sarayı), Altes Rathaus (Eski belediye sarayı) bulunurken meydanın ortasında ise Mariensaule (Bakire Meryem sütunu) bulunur.
Marienplatz’ın hatta Münih’in en görkemli binası kabul edilen Neues Rathaus Neo-Gotik mimarisinin tipik bir örneğidir. Yaklaşık 85 m uzunluğu bulunan kulesinde özellikle ‘’Weihnachtsmarkt’’ döneminde balkonlarında küçük konserler ve şovlar düzenlenir. Ayrıca kule üzerinde Glockenspiel kısmında her gün saat 11.00 civarında bir gösteri düzenlenir (yaz, kış ayları saatler değişiyor). Binanın iç kısmı da günün belirli saatlerinde açılıyor ve mutlaka girilmesi gereken bir avlusu bulunmakta. Binanın mimarisini daha yakından görebilmek ve gözlemleyebilmek için mutlaka ziyaret edin. Altes Rathaus ise daha küçük ve gösterişsiz bir bina. İçerisinde Münih Oyuncak Müzesi bulunan binanın başka bir özelliği bulunmamakta. Buraya ulaşım ise oldukça basit. Hauptbahnhof’tan (ana tren istasyonu) S1, S2, S3, S4, S5, S6, S7, S8 metro hatlarını kullanarak Marienplatz durağında inebilir veya yürümeyi tercih edebilirsiniz (15 dakika, tavsiyemdir). Yürürken Karsplatz’tan da geçerek Münih’in tarihi dokusunu keşfetmeye başlayacaksınız.

2. Asamkirche (Asam’s Church)
Benim hayran kaldığım ikinci bina Asam kilisesiydi. İçerisi tamamen farklı ve olağanüstü sayılabilecek kilise Güney Almanya’nın en önemli yapıtlarından birisi sayılıyor. Kilise belli bir düzenden bağımsız olarak dizayn edilmiştir. İki kardeş tarafından dizayn edilen bu kilise özel bir Şapel olarak kurulmuş ancak baskılar sonucu halka açılması sağlanmıştır. Her gittiğinizde farklı bir detayı keşfetmenizi sağlayacak bu kilise oldukça küçük ancak içerisi özgün bir yapıt. Mutlaka uğrayın. Ulaşım ise oldukça kolay, Hauptbahnhof’tan (ana tren istasyonu) U1, U2, U7 gibi hatları kullanarak Sendlinger Tor durağında inmeniz gerek, karşı sokağa geçtiğinizde ise önünüze çıkacaktır.

3. Frauenkirche
1400’lerin sonunda inşası tamamlanan Gotik tarzındaki kilise şehrin en önemli, dolu kilisesi konumunda. Marienplatz’ın hemen yanında bulunan bu kilisenin dış mimarisi kadar iç mimariside çarpıcı. Kilise İtalyan rönesansı ve Gotik tarzının birleşimi ile oluşturulmuş. İçeride Bavyera’nın önemli English Garden, Münchenkrallarından biri olan Kral IV. Ludwig’in mezarı bulunmaktadır. Pazar ayinleri için Bavyera halkının en çok katılım gösterdiği kiliseye farklı günlerde gitmenizi öneririm çünkü kilisedeki yoğunluktan dolayı pek incelem fırsatınız olmayabilir. Ulaşım da yine Marienplatz’a ulaşım ile aynı şekilde gerçekleşmekte.

4. İngiliz Bahçesi (Englischer Garten)
İngiliz Bahçe’si Avrupa’nın en büyük parklarından biri konumundadır. Yaklaşık 3.7 km2 olan alanı ile içerisinde gölet, yapay şelale, çay ve çok sayıda bitki örtüsü görmek mümkün. İnsanların buraya günlerini geçirmek, piknik yapmak, top oynamak, yaz aylarında yüzmek için geldikleri bir bahçe. Eğer arkadaş grubunuz varsa bütün bir gün burada geçirebilirsiniz. İçerisinde çok fazla lokanta, kafe gibi yerler bulunmadığından kendi yiyeceklerinizi almanızı tavsiye ederim. Yine de ‘’Chinese Tower’’ adında bir meydanda bulunan bira bahçesinde hamburger gibi yemekleri bulmanız mümkün. Kış aylarında ‘’Weihnachtsmarkt’’ ların açıldığı bahçede eğlence hiç bitmiyor ve belirli dönemlerde eğlenceler düzenleniyor. Parkı baştan sona yürümek oldukça yorucu bu yüzden belirli yerlerine giderseniz sizin için de yorucu olmaz. Ulaşım ise Hauptbahnhof’tan (ana tren istasyonu) 150 numaralı otobüsle sağlanıyor, durağınızın ismi ise Hirschauer Strasse.

5. Nymphenburg Sarayı (Schloss Nymphenburg)
Mütevazi bir yaz evi olarak planlanan bu yapıt zamanla büyüyerek saraya dönüşmüştür. Wittelsbach ailesine ait bu sarayın içerisinde At arabaları koleksiyonu müzesi, botanik bahçesi, İnsan ve Doğa müzesi, Güzel kadınlar galerisi bulunmaktadır. Giriş ücretleri her bir müze için ayrı ayrı yerine toplu alındığında daha uygun fiyatlı olmakta ve kişi başı 11.5 eurodur (zaman zaman 9 euroya düşmektedir). İçerisinde Almanya’dan daha çok Bavyera tarihini bulabileceğiniz bu saraya yazın yada baharda gelmenizi tavsiye ederim. Çünkü geniş bahçesi ve botanik bahçesine uğramadan bu saraydan gitmek anlamsız olacaktır. Binaya girerken bütün eşyalarınızı bırakmanız istenmektedir (ücretsiz dolaplar bulunmaktadır). Ulaşım ise Hauptbahnhof’tan (ana tren istasyonu) S1, S2, S3, S4, S5, S6, S8 metro hatlarıdan birini kullanarak ulaşabilirsiniz (Dikkat edin S7 gitmiyor).

6. Maximilianeum
Maximilianeum, Parlamento evi diye geçen bina Kral Maximilian II tarafından yapılmıştır. Isar nehrinin yanında bulunan bina neo-Gotik mimari ile dizayn edilmiş görkemli bir binadır. Çevresi parkla ve yeşil alanlarla dolu olan bu binayı Isar nehri ile birlikte görmek oldukça hoşunuza gidecektir. Ulaşım ise, Hauptbahnhof’tan (ana tren istasyonu) U4 ve U5 hatlarını kullanarak ulaşabilirsiniz.

7. St. Peter Kilisesi (Alter Peter)
Münih’in en eski (Roman-katolik) ve önemli kiliselerinden biri olan St. Peter kilisesi Marienplatz’ın hemen yanında bulunuyor. Mimari ve sanatsal eserlerle dolu olan bu binanın tarihi 11. Yüzyıla dayanıyor. Bina gotik tarzda yeniden inşa edilmiş ancak 17. Yüzyılda Rönesans çizgileri kullanılarak yeniden şekillendirilmiştir. Bu yüzden mimarisinde farklılıklar bulunmaktadır. Kulesine çıkarak (91 metre) Münih manzarasını da izleyebilirsiniz. Ulaşım ise, Marienplatz ile aynı şekildedir.

8. Deutsches Museum (Alman müzesi)
Dünya çapında ünü bulunan bu müze en geniş bilim ve teknoloji müzelerinden biri konumundadır. Bu konulara ilgi duyanların mutlaka gidip görmesi gereken bir müze. 1900 yılların başında kurulan müzede 7’den 70’e herkesin ilgi alanına uygun bir yapıt bulunmakta. 100.000’den fazla eşya ve nesnenin sergilendiği müzede uçak ve araba parçalarını da görmek mümkün. Eğer bu tarz müzelere ilgi duyuyorsanız en büyüklerinden biri olan Deutsches Museum’u kaçırmayın derim. Ulaşım ise, Hauptbahnhof’tan (ana tren istasyonu) S1, S2, S3, S4, S5, S6, S7, S8 metro hatlarını kullanarak Isartor durağında inmeniz gerekecek. Nehrin karşısına köprü ile geçtikten sonra karşınıza çıkacaktır.

9. Königsplatz (Krallar meydanı)
Münih’in müze ve galeri bölgesi olan Königsplatz mutlaka görülmesi gereken bir yer. Müzeler için zamanınız yoksa dahi meydandaki yapıtları mutlaka incelemenizi tavsiye ederim. 19. Yüzyılda kurulan bu alan neoklasik dönemin izlerini taşımaktadır. Yakınında bulunan Botanik bahçesi ise dinlenmek ve yeşilliğin tadını çıkarmak için oldukça güzel bir yer. Ulaşım ise Hauptbahnhof’tan (ana tren istasyonu) U2 ile veya 100-150 numaralı otobüslerle sağlanabilir, durak ismi meydanın ismi ile aynı.

10. Münih Residenz
Eski bir saray olan Rezidenz, Bavyera Krallığı’nın 1918 yılına kadar kullandığı bir yapıt idi. Rönesans ve neo-klasik dönem izlerini taşıyan sarayın birden çok bölümü var. Müzeleri, tiyatro bölümü, avlusu ve salonları ile görmeniz gereken bir yapıt. Marienplatz’a yakın olan bu sarayı gezmek için turlara katılabilirsiniz veya kişisel olarakta gezebilirsiniz. Ulaşım ise, Marienplatz ile aynı şekilde.

11. Olympiapark
Olympiapark, yaz olimpiyatları için inşa edilmiş bir alandır. Keyifli zaman geçirebileceğiniz bu yerde yılın belirli zamanlarında etkinlikler düzenlenmektedir. Görülecek en önemli yeri ise 291 metre yükseklikteki Olympiatrum adındaki kule olduğu şüphesiz. Burada 190. Metresinde bulunan gözlem bölgesine çıkarak Münih’i seyredebilirsiniz. Ayrıca içerisinde Rock Museum adında bir ufak müzeside bulunmaktadır.
Münih’te gezebileceğiniz diğer noktalar
Theatinerkirche, Allianz Arena, BMW Müzesi, Maximilianstrasse, St. Michael Kilisesi (Michaelskirche), Hofbrauhaus Bira Evi, Dachau Sarayı (Schloss Dachau), Feldherrnhalle.
Göründüğü üzere Münih’te gezilecek ve görülecek yerler listesi çok. Münih dışında ise Freising, Landshut, Chiemsee, Neuschwanstein Kalesi görülmesi gereken yerler tabiki zamanınız varsa 

29 Ekim 2018 Pazartesi

Kaz Dağları'nın eteğinde bir şehir Altınoluk


Altınoluk, atmosferiyle Türkiye'nin en bol oksijen içeren şehirlerinden biri. Kaz Dağları’nın eteğine, Marmara Denizi kıyısına kurulu yemyeşil bir şehir. Daha önce hakkında çokça fotoğraf görmüş olsanız da insanın gözleriyle görmesi başka ve mutlaka listeye eklenmesi gereken bir bölge olarak düşünüyorum. Özellikle deniz tutkunları için Mavi Bayrak almış sahili ile insanı mest ediyor. Altınoluk, Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı bir mahallesi olarak kayıtlarda bulunsa da mahalleden çok daha fazlası olduğunu gördüğünüzde anlayacaksınız. Nüfusu yaklaşık 14.000 dolaylarında olmasına rağmen, yazın bu rakamın kat kat üzerinde olduğu oldukça açık. Benim için Altınoluk'un merkezi bir yana asıl güzelliklerinin çevresinde bulunan doğanın verdiği atmosfer ve köylerinde olduğunu düşünüyorum. Çanakkale yolu üzerinde bulunan birbirinden farklı köylerin herbirini ziyaret etmek zaman alsa da burada uzun zaman geçirmek isteyenler için özellikle de doğa tutkunları için bulunmaz bir fırsat. Altınoluk'un Akçay, Güre, Küçükkuyu, Edremit'e olan yakınlığı sayesinde güzel bir rota belirleyerek buralara günlük turlar yapma imkanı bulabilirsiniz. Bu bölgelerin biraz daha uzağına gitmekten çekinmezseniz Ayvalık ve yanında bulunan Cunda Adası, Sarımsaklı gibi bölgeleri ziyaret ederek tatilinize renk katabilirsiniz. Pasaportu olan ve tekneleri sevenler içinse Midilli adası alternatifleriniz içinde yer alabilir.

Altınoluk Gezilecek Yerler

1) Şahindere kanyonu

Altınoluk'un doğal güzellikleri çokça barındırdığından bahsetmiştim. Bunların içinde en güzellerinden birisi şüphesiz ki Şahindere kanyonu. İnsanların genellikle piknik yapmak için gittikleri yada buz gibi akan suyun içinde kayaların ve taşların üzerinden tırmanarak ulaştıkları şelalenin altındaki gölde yüzerek günlerini geçirdikleri bir kanyon. Milli park sınırı içerisinde bulunan bu kanyon ayrıca müthiş bir doğa harikası ve bol oksijen kaynağı. Buraya gitmek isteyenler için araba yolunun toprak ve dar olduğunu belirtmekte fayda var. Ancak öyle düşünüldüğü gibi tehlikeli bir yol değil sadece arada trafik kargaşası yaşanabiliyor. Giriş ise ücretli her sene değişen fiyatta bu seneki park ücreti 5 TL idi. İlk girdiğinizde insanların mangalların etrafında toplandığını ve bu berrak suyu nasıl kirlettiklerini göreceksiniz (siz bunu yapmayın). Bunun yerine sade bir piknik sonrası çöplerinizi de toplayarak günün tadını çıkarabilirsiniz. Doğa severlerin keyfini kaçıran bu duruma rağmen su hala temizliğini bir şekilde doğanın da yardımıyla korumayı başarmış. Daha sonra küçük bir toprak yokuştan aşağıya inerek suyun içinde yürümeye başlayabilirsiniz. Akıntının tersine doğru yüründüğü için kayma ve düşme ihtimaline karşın çok önemli eşyalarınızı arabada bırakmanızı yada hiç getirmemenizi tavsiye ederim. Bu arada su ve doğa demişken arılardan bahsetmeden olmaz oldukça fazlalar ancak çok zarar verdiklerini de görmedim :). Suyun soğuk olduğunu düşünürsek bazen ayaklarınızı uyuşturabilir ancak yine de orada yürümenin keyfi bambaşka. Kayalardan tırmanırken de yosun tutmuş kısımlara ve görmediğiniz yerlere basmamanızı tavisye ederim ayağı sıkışanları veya kayanları çok gördüm. Yürüyerek ulaştığınız sonda küçük bir şelale ve küçük bir göl ile karşılaşacaksınız. Ziyaretçilerin genelde tırmanarak göle atladığı veya gölün o soğuk suyunda yüzerek keyif aldıklarını göreceksiniz. Burada bir gün geçirmek mümkün.

2) Yeşilyurt Köyü


Yeşilyurt Köyü benim Altınoluk'un çevresinde gezerken en huzur ve keyif aldığım yerlerden bir tanesi. Buraya Altınoluk'tan Çanakkale yoluna doğru seyahat ederken ulaşabileceğiniz yarı sosyetik bir köy. Girişinden köy meydanına doğru arabayla yokuş çıkmanız gerekse de bu o kadar uzun bir yolculuk olmadığı için gözünüzü korkutmanıza gerek yok. İlk girişte sizi Köy kahvesi ve hemen karşısında bulunan Çakır Kahvaltı Evi karşılıyor. Her ikisinde de oturarak gözleme ile birlikte çayınızı yudumlayarak manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Erkenden gelenler için de oldukça zengin içeriği ile kahvaltının tadını çıkarmak mümkün. Burada dinlendikten sonra küçük ama bir o kadar da etkileyici köyde tura başlayabilirsiniz. Öncelikle meydanda bulunan Yeşilyurt camii eski mimarisi ile dikkat çekmekte ve gidenlerin mutlaka bu camiiyi ziyaret etmeden geri dönmemelerini önermekteyim. Meydanda bulunan zeytin, sabun, baharatlar ve sayısız ürünlerden alarak köyün yerel tadlarına ve ürünlerine sahip olabilirsiniz. Ben özellikle kaparisi bol bulunan bu köyden kapari almanızı tavsiye ederim. Daha sonra yukarı doğru çıkan bayırdan yürüyüşe başlayabilirsiniz. Burada özellikle yeni tadlara merakı olanlar için lavantalı dondurma gününüzü tadlandırabilir diye düşünüyorum. Özellikle bayırı çıkarken sol tarafta kalan küçük sokaklara girerek bu köyü keşfetmenizi öneririm. Lavanta dolu bu köyde sokaklarda lavanta kokuları ve duvarlarda bulunan kaparilerle köyü turlayabilirsiniz. Yukarı doğru çıktığınızda bir süre sonra oksijen çarpılmasına uğrayabileceğinizi işaret eden uyarı mesajını görebilirsiniz. Yine de yukarı çıkıp köyün tepesinden manzarayı seyretmenizi tavsiye ederim. Köyde ayrıca bir de müze var. Eski koleksiyonları sevenler için saatler, biblolar, kamera vb. eşyalar bulunmakta ve kişi başı giriş ücreti 5 TL dir. Sokaklarında gezerken yorulacağınız eski arnavut kaldırımlı bu köyde müze sizin için bir soluklanma yeri olabilir. Gün batımını sevenler içinde ayrıca köy meydanına geri döndüğünüzde gün batımını yine köy kahvesinde bir kahveyle karşılayabilirsiniz.


3) Altınoluk Çarşı

Tabiki çevreden söz etmişken Altınoluk'un meşhur çarşısından da bahsetmeden olmaz. Çevredeki şehirlere göre daha hareketli ve daha canlı bir çarşısı olan Altınoluk, genç-yaşlı, kadın-erkek her kesime hitap edebilecek yerleri ile güzel bir akşam geçirmenizi sağlayacaktır. Gençler için Nere?, Orsa gibi cafe-bar ve özellikle yeniden yapılandırılmış uzun sahili ile birçok çay bahçesi ve kafeleri ile eğlenceli bir akşam sizi bekliyor olacaktır. Burada özellikle tavsiye edilecek bir kafe yada bar bulmak çok zor çünkü yanyana dizilmiş birden fazla mekan ile tadınıza uygun olanı seçebilirsiniz.

İçerisinde zaman zaman partilerin düzenlendiği ve canlı müzik yer alan Elysium gençler arasında oldukça ünlü olan biryer olarak göze çarpıyor. Ayrıca Türkü-bar sevenler için de Nisan Türkü evi iyi bir alternatif olacaktır. Altınoluk çarşının girişinde yer alan Göbel kokoreç ise bu tadı sevenler için vazgeçilmez bir durak ve mutlaka denenmeli. Çarşının sıcak bir atmosferi olduğunu söyleyebilirim ancak Temmuz ve Ağustos aylarında bunaltıcı bir kalabalıkla karşılaşabilirsiniz. Çarşının ana sokağı kıyafet satan dükkanlar, salı pazarı tadındaki incik-boncuk dükkanları, telefon kapları ve hediyelik eşya satan dükkanlar ile dolu. Ayrıca burada Waffle sevenler için Waffle Memet ve Nuribaba Waffle en iyi alternatifler arasında. Çarşının ana sokağından meydana gelindiğinde ise sizi dondurmacılar ve çay bahçeleri karşılayacak. Postanenin karşısında ise damağınıza uygun lokantalar bulabilirsiniz. Meydanda bazen sokak konserleri düzenlenebiliyor yada küçük standlar açılabiliyor. Meydana kadar gelmişken Vardar dondurmalarından yemeden olmaz. Benim tattığım ve çok severek yediğim ender dondurmaları yapan Vardar'ın hemen karşısında Roma dondurmacısı da onun kadar lezzetli dondurmaları ile meşhur. Akşam yemeğini burada yemek isteyenler için ise Altınoluk Su Ürünleri Kooperatifi'nde özellikle üst katında eşsiz bir manzara eşliğinde taze balıklarınızı yiyebilirsiniz. Eğer balığınızı yediyseniz dönüşte çay bahçelerine uğrayabilir ve yemek sonrası kahve yada çayınızın keyfini çıkarabilirsiniz. Gündüz ise alternatif çok, Altınoluk'un senelerdir meşhur yanyana dizilmiş Arkadaş kafe, Melisa beach club, Şato beach club, Kristal kafe şezlong kiralamak ayrıca sahilde vakit geçirirken yemek ve içmek isteyenler için durak noktası. Buralardan bahsetmek gerekirse Arkadaş kafe genellikle orta yaş kesime hitap ederken, Şato beach club geliri biraz daha yüksek insanların uğradığı bir durak. Girdiğiniz denizin aynı olduğunu ve hepsinin yanyana olduğunu düşünürsek tercihi sizin değerli görüşlerinize bırakıyorum. Bu kafelerin hemen yanında kumun üzerindeki voleybol filesi etrafında toplanan voleybolculara katılabilir ve sahili daha eğlenceli hale getirebilirsiniz. Kafelerde oturmayı sevmeyen, şezlongu tercih etmeyen ziyaretçiler için uzunluğunu bilmediğim yürürken yorulabileceğiniz uzunlukta sahili bulunmakta. Burada şemsiyenizi koltuğunuzu kendiniz getirebilir, termosunuza çayınızı koyabilir ve gün boyu oturabilirsiniz. Senelerdir kumsalda gezen ''yanıyor amca'' dan simit ve poğaça gibi ürünler alabilir yada mısırcılardan mısır alarak sahilde keyfinize bakabilirsiniz (ancak lütfen çöplerinizi toplamayı ihmal etmeyin). Sahilin bir bölümünde can-kurataran da bulunmaktadır, korkusu olanlar için.


4) Altınoluk Köyü

Altınoluk Köyü, meşhur karadut suyu ve koruk suyu ile kahvaltınızı yapabileceğiniz veya öğlen soluk alabileceğiniz bir yer. Altınoluk merkezden köye doğru giden dolmuşları kullanabilir veya özel aracınız ile köye doğru çıkabilirsiniz. Çıkarken solda Antandros Anfityatrosunu göreceksiniz. Burada yazın konserler, söyleşiler ve çeşitli etkinlikler düzenlenmekte. Yazın oldukça kalabalık olan bu köyün en belirgin özelliği eşsiz manzarası ile köy konağı. Köyün meydanında bulunan çah bahçelerinde gözleme, kapaktan kesme gibi lezzetleri tadabilirsiniz. Ancak karadut suyu ve koruk suyunun tadına bakmadan buradan dönmemenizi tavsiye ederim çünkü %100 doğal parçacıkları ile içiyorsunuz. Köyde karnınızı doyurduktan sonra Abdullah Efendi Konağı'nı ziyaret edebilirsiniz. Bu konağın içerisinde sergiler ve etnografik eserler bulunmaktadır. 


5) Antandros Antik Kenti

Kazı alanlarını sevenler, bulunduğu yerin tarihi hakkında bilgi almak isteyenler için Altınoluk'un girişinde bulunan Antandros Antik Kenti ziyaretçilerini bekliyor olacaktır. Bir zamanlar benim kazı alanlarında gönüllü olarak çalıştığım bu antik kent her ne kadar çok büyük olmasa dahi içerisindeki çinileri ile kısa bir ziyareti hakediyor diye düşünüyorum. Ayrıca Altınoluk köyünde bulunan kazı merkezinde bu alanda ilgisi olanlar için küçük bir ziyaret yapılabilir. Ege Üniversitesi bünyesinde kazılarını sürdüren bu antik kenti ziyarete gittiğinizde güleryüzlü çalışanlar sizi karşılayacaktır.

6) Zeus Altarı

Adatepe Köyü’nün denize manzaralı bölümünde bulunan Zeus Altarı köyü ziyaret etmek isteyenler için en büyük nedenlerden bir tanesi. Eski Yunanlar (Grekler) savaşlarda galip gelebilmek, hastalıktan kurtulmak, ürün bereketini arttırabilmek, gelebilecek felaketlerden korunmak gibi sebeplerle tanrılara kurban veriyorlardı. Mitolojiye göre Zeus’un ayak izi olduğu düşünülen izlere rastlamak mümkün. Taş duvarlarla örülü bir odanın içerisinde su sarnıcını görebilirsiniz ancak sarnıcın içine doğru inen merdivenler yıkık durumda. Sarnıcın üzerinde bulunan açıklık ise Grekler zamanında adak törenlerinde kanın akıtıldığı yer olarak tahmin ediliyor. Ayrıca Zeus Altarı'nın hemen yanında Erdem Dede Yatırı da bulunmakta. Bu yatırın Çanakkale Savaşı'na katılan Erdem Dede'ye ait olduğu düşünülmektedir ve ziyaretçilerin uğrak yeri haline gelmiştir. Zeus Altarı'nın en büyük özelliği ise o tepeden izleyebileceğiniz muhteşem manzarası. Midilli Adası'nı da gözlemleyebileceğiniz bu noktada ayrıca mitolojide Zeus'un Truva Savaşı'nı buradan izlediği geçmektedir.


27 Ekim 2018 Cumartesi

Budapeşte'de 5 ay


Macaristan ve özellikle de Budapeşte, Erasmus dönemini geçirmek isteyen herkes için mükemmel bir şehir. Şehri anlatmadan önce tecrübelerimden, Erasmus'a başlamadan önceki dönemden bahsetmeden olmaz. Öncelikle ben Almanya'dan gittiğim için oturma iznim var nasıl olsa o yeterlidir diye düşünüyordum, yanılmışım ! Ne yazıkki Macar'lar kendi oturum iznini vermek istiyor. İstesem kaçak olarakta kalabilirdim ancak yakalanırsanız suçu büyük. Türkiye'den gideceklere vize yerine direk oturma iznine başvurmalarını tavsiye ederim. Çünkü Macaristan'da bu işlem için yaklaşık 3 hafta, haftada 2 kere ofise gittim. (Her gittiğimde sistem bozuk yada evraklarınız eksik bahanesi sundular).  Eğer vize ile gidiyorsanız da yabancı işlere başvurduğunuzda sabırlı olmanız gerekiyor ne yazıkki ofis çok yavaş çalışan ve işini bilmeyen insanlarla dolu. Avrupa'dan gidenler için tren ve rynair, wizzair gibi hava yolları çok iyi alternatifler ve cebinizin dostu olacaktır. Türkiye'den gidenler için ise Pegasus'u tavsiye ederim genelde uygun fiyatlı oluyor. Havaalanına vardığınız andan itibaren 200E numaralı otobüsü kullanarak Kőbánya-Kispest durağına ardından M3 metrosunu kullanarak merkeze kadar gidebilirsiniz. Budapeşte'deki toplu taşımaya hayran kaldım neredeyse 5 dakika bile beklemeden yeni bir metro,tramvay yada otobüs geliyor. Biletleri 200E nin yanındaki bilet makinasından temin edebilirsiniz, kalacağınız zaman uzun olacağı için öğrencilere özgü aylık biletler var bunları temin ederseniz istediğiniz toplu taşımayı kullanabiliyorsunuz. Ücreti 3.450 HUF yani yaklaşık 11-12 euroya denk geliyor. Yurtdışı için çok uygun bir ücret. Bunu alabilmek içinse öğrenci numaranız gerekiyor, eğer okulla önceden iletişim kurabilirseniz(öğrenci numaranızı istemek adına) indiğinizde hemen bu biletinizi alabilirsiniz. 

Konaklama

Bu konu ne yazıkki her ülke, şehir hatta mahalle değiştirirken bile sıkıntı yaratan bir konu. Size Macaristan'da sistemin nasıl işlediğinden bahsedip biraz da tavsiye vereceğim. Eğer üniversite size yurt önerirse şanlısınız ancak yurdun dezavantajı misafir almanız zor iken gece son giriş saati koyanlar dahi var. Yurdun özelliklerini ve şartlarını iyi araştırın derim, bu konuda her üniversitenin ayrı yurt kuralları var. Eğer ev kiralamak isterseniz ki ben Budapeşte'de bunu tavsiye ederim bir kaç püf noktaya değineceğim. Öncelikle şunu bilmelisiniz ki Budapeşte'de çok yüksek sayıda dolandırıcı var. Bu da demektir ki kimseye ama kimseye güvenmeyin. Diceksiniz ki e o zaman nasıl ev bulacağız biz? Şöyle anlatayım size, ben yaklaşık 7-8 kişiyle görüştüm ve bunları facebook üzerindeki gruplardan buldum. Facebook'a Accomodation in Budapest yazdığınız zaman çok sayıda grup çıkacaktır. Burada size resimler yollarlar, adres verirler ancak telefon numarası vermeyen veya Skype'tan (Skype görüşmesi mutlaka yapın) evi göstermek istemeyen kimseye güvenmeyin. Adam kendine kiracı alacak, kiracısını kendisi görmeden rastgele birine vermek kim ister ? O yüzden iletişimden uzak duran kimseye güvenmeyin ve tüm mesajlaşmalarınız mail adresinden yapın Facebook'tan değil. Genelde iki aylık depozito isteyenler olur. Mümkünse 1 aya indirin ve ön sözleşme isteyin evi gördüğünde onayladığınızda depozitoyu öyle verin, Türkiye'deyken değil. Eğer çok derecede güvenirseniz de 1 aylık Türkiye'den yollayın fazlasını asla vermeyin. Bir başka uyarı resimlere asla ama asla güvenmeyin. Ben çok güvendiğim bir adamdan evi tutmama rağmen gönderdiği resimlerde saray gibi çıkan evde bir sürü bozuk eşya çıktı, ayrıca resimdeki bazı lambalar vb. yoktu. O yüzden eğer mümkünse, size en büyük tavsiyem Budapeşte'ye 3-4 gün önceden gidin hostel de kalın ve evi orada arayın. Özellikle 1 sene kalacaklar olabilir, 1 sene boyunca pişmanlığı çekeceğinize 4-5 gün hostelde kalıp biraz yorulun. Emin olun çok ama çok sayıda ev var açıkta kalmazsınız. Benim evim resimlerde çok aydınlık gözükürken konumu yüzünden eve güneş ışığı girmekte zorlanıyordu :). Fiyatlar ise size kalmış, eğer tek başıma oturacağım derseniz 400 euro, paylaşacağım derseniz 200 -250 euro ya uygun yerler bulabilirsiniz. Tek sıkıntı eğer çalışmak istiyorsanız, kiminle kalacağınız belli olmayacak ve genelde erasmuslularla birlikte kalacaksınız. Hergün parti yapan tiplere de rastlayabilirsiniz, eğer ki siz de öyleyseniz o zaman sıkıntı yok. Peki nerelerde kalalım sorusu var. Buna en güzel cevabım şöyle, 5-6-7-13 cü bölgelerin dışındaki yerlerde kalmayın. 8. bölge arka mahalle ve güvende hissetmiceksinizdir. 1. bölge Buda tarafı ve Peşte'den uzak kalmak zorundasınız (Çok güvenli bir bölge aslında), bu da eğlenceden ve insanlardan daha uzak kalmanız demektir, e sizde emekli değilsiniz tabi :). Bir başka tavsiyem 4 ve 6 numaralı tramvay hattına çok yakın olursanız heryere hiç sıkıntı çekmeden rahatça gidersiniz,mutlaka tramvaylara yakın yerlerde ev bakın. Ben 6. bölgede kaldım Kiraly utca denilen caddeye çok yakındı. Burası parti bölgesi diye geçiyor ve çok sayıda kafe-bar-club var. Korkmayın evler gürültülü olmuyor eğer içeride gürültü yoksa. Ben yüksek lisans erasmusu yaptığım için sessiz bir yer arıyordum bu yüzden evler genel olarak tam barın tepesinde değilse sessiz :).

Eğitim sistemi hakkında

Eğitim sistemi üniversiteye göre genelde değişiyor ancak şunu belirtmeliyim ki çok yüksek beklentilere girmeyin. Corvinus Üniversite'si en bilinen üniversite ve konumu da harika. Orada ekonomi ve sosyal alanlarda okumak isteyenler yeni güzel bilgiler öğrenebilir. Diğer üniversiteler hakkında pek bilgim yok ancak bu konuda arkadaşlarımdan duyduğum bilgileri aktarıyorum. Hocalar genelde erasmus öğrencilerini kayırıyor ve puan almanız zor olmuyormuş. E tabi İngilizceniz de iyiyse hocaların size dahi gibi baktıkları söylentileri de mevcut. Bunu bende yaşadım sayılır, Almanya'dan geldiğimiz için bize farklı gözle baktılar bu da önyargılarının pozitif olmasını sağladı. Ancak şunu da demeliyim ki hiçte torpil geçmediler, sadece izlenimimiz olumluydu. Benim Üniversitem Szent Istvan idi. Buraya gitmek isteyenlere şunu diyebilirim ki eskiden Corvinus Üniversite'sine bağlı bir üniversite idi. Bunun sayesinde kalitesi hala yerinde ve hocalar değişmemiş. Ancak yeni birşey öğrenmek biraz zor çünkü en güncel makaleleri takip etmek yerine 3-4 sene önceki bilgileri veriyorlar. Bazı alanlarda bu çok farketmez ama bilimsel alanlarda fark ediyor. Tabi bunun dışında çok iyi bilgiler veren hocalarda var ve bunlar genç ben o derslerden almaya çalıştım. Sınavlar sözlü, yazılı yada sunum hazırlama veya proje teslimi şeklinde olabiliyor. Hocalar sınav mı sunum yada rapor mu diye sorarsa, sınav diyin. Ben sınavı sevmeyen birisiyim ancak sınavlarda kolaylık sağlıyorlar. Sınıfı da galeyana getirip sunum ve rapor aldırttığım dersler oldu, ve sonuçta pişman oldum. Çünkü öğrencilerin kolaya kaçtığını düşünüp daha zorluyorlar. Biraz uyanıklar bu konuda diyebilirim. 

Ulaşım

Ulaşım konusunda bu ülke gerçekten işinin hakkını veriyor diyebilirim, en azından Budapeşte için. Öncelikle bahsetmek istediğim konu 4 ve 6 numaralı tramvay hatları. Hemen hemen ikisinin de geçtiği yerler aynı sadece Buda tarafına geçildiğinde son 2-3 durakları farklı oluyor. Neredeyse bütün Budapeşte'yi bunlarla gezebilir veya kilit noktalarda aktarma yapabilirsiniz. Ben Kiraly utca'dan kendi üniversiteme kadar 6 numarayı kullanıp yürüyordum, özellikle Peşte'den Buda'ya geçerken kullandığı köprüler sayesinde hem tramvayın hemde manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. M1,M2,M3,M4 olmak üzere 4 çeşit metro sistemi var. M1 hattının en güzel özelliği tarihi dokusunu bozmamış olması. Kullanılmayacaksa bile bir kere içine girip bakılmalı. M1'i kullanarak Kahramanlar Meydanı'na ulaşabilirsiniz. M2 hattı Keleti tren istasyonuna gitmek için kullanılıyor. M4 ise Buda'dan Peşte'ye gidenler veya tam tersi istikameti kullananlar için iyi ve hızlı bir alternatif. M3'ü ise havaalanına gitmek isteyenler kullanabilirler,detayı yazımın başında vermiştim. 

Budapeşte'deki sistemler ve konaklama hakkında elimden geldiğince bilgi vermeye çalıştım, eğer gezilip görülecek yerleri de öğrenmek isterseniz diğer yazıma göz atmanızı tavsiye ederim :).

10 Ekim 2018 Çarşamba

Bir Orta Çağ Şehri Budapeşte


Merhaba sevgili okurlar,


Size 5 ayımı geçirdiğim ve neredeyse girmedik sokağını bırakmadığım Budapeşte hakkında gezilmesi, görülmesi, yapılması gerekenleri anlatmaya çalışacağım. Öncelikle belirtmek isterim ki gezmeye ve görmeye gerçekten meraklıysanız, görüp geçmek yerine incelemeyi seviyorsanız Budapeşte'nin ara sokaklarına girmeden o şehirden ayrılmayın. Eğer meşhur yerlerini görsem yeterli zamanım da yok diyorsanız, hop-on hop-off otobüsler var bunları kullanabilirsiniz. 3 farklı renkte olan bu otobüslerin her biri ayrı bölgeleri ziyaret ediyor, size Türkçe dil desteği bulunan kulaklıklarda sunuyor. Tabi bunların hepsi ücretli ancak ücretler mevsimlik olarak değişiyor kontrol etmenizi öneririm. Eğer maceracı iseniz ve yürüyerek yada en azından toplu taşımaları kullanarak gezeceğim diyenlerdenseniz aşağıda bunları tek tek yazacağım. Yemek kültürü olarak Gulaş'ın çok popüler olduğu Macaristan'da bir diğer favori yemek ise kaz. Her restoranda bulabileceğiniz kaz eti oldukça lezzetli ve yemenizi tavsiye ederim. Fiyatlar hakkında bilgi verirken, sizin gideceğiniz zamanda fiyatların değişebileceğini unutmayın :) 

1) Kahramanlar Meydanı


​Öncelikle ulaşımdan bahsetmem gerekirse buraya M1 metro güzargahı ile gelebilirsiniz. Bu metro 1896 yılında yapılmış ve o günkü atmosferini korumuş. Avrupa'da gördüğüm en ilgi çekici metro hattıydı. Burada Hösök Tere durağında indiğinizde meydan direk olarak karşınıza çıkacaktır. Bizim Türk Konsolosluğu'muz da bu metro durağına çok yakın. Adından da anlaşılacağı gibi burası heykeller ile dolu bir meydan. Macaristan'ın tarihini konu alan ve diğer ülkelerle etkileşimlerini göreceğiniz bu meydan turistlerin mutlak uğrak noktası. İlk bakışta uzun bir sütun ve sütunun tepesinde baş melek Gabriel'in heykelini göreceksiniz. Bu sütunun adı Millennium sütunu olarak geçmektedir ve 1894 yılında dizayn edilmiştir. Burada asıl önemli olan ve bizi de yakından ilgilendiren Hun İmparatoru Attila'nın heykelinin hemen sütunun altında bulunması.  Bu sütunun çevresinde ise Macaristan tarihinin önemli liderlerinin heykellerinin bulunduğu bölümü göreceksiniz. Burada her liderin altında o dönemle ilgili yazılar bulunmaktadır.  Kahramanlar meydanın her iki yanı da müzelerle çevrilmişken meydanın arkasında termal havuzun ve Vajdahunyad Kalesi'nin bulunduğu yeşillik alan göze çarpmaktadır. Kunsthalle yani sanat müzenin içerisinde çok ilgi çekici bir parçanın bulunmadığını düşünüyorum yine de ilgisi olanlar uğrayabilir, fiyatı 400 HUF. Diğer yandaki müze ise şu anda kapalı ve uzun süre kapalı olacak gibi, bakım onarım çalışmaları sürüyor. Ancak her iki binada en azından dışarıdan görkemli duruyor. 

2) Vajdahunyad Kalesi


Kahramanlar meydanı ile aynı gün içerisinde ziyaret edebileceğiniz bu kalenin içerisinde aynı zamanda ilgili olanlar için Ziraat müzesi bulunuyor. Bu müzenin içerisinde Macaristan tarihinde yer edinmiş hayvanlar, bitkiler, tarımda kullanılan aletler bulunmaktadır. Ayrıca bir Hun çadırı ve küçük bir sergi alanı da olsa Hun izleri taşıyan eşyaları da görmek mümkün. Müzenin fiyatı yetişkinler için 1100 HUF ve öğrenciler için 550 HUF. Benim Budapeşte'de en çok ilgimi çeken yerlerin başında gelen bu kale tam anlamıyla Orta Çağ'ın izlerini taşıyor. Giriş kapısındaki motifler, Jaki Şapel'i mutlaka görünmesi gereken yerler. Bu bölgedeki her bir heykeli incelemeden geçmeyin çünkü detaylı baktığınızda çok ilgi çekici heykel ve motifler göreceksiniz. Eğer isterseniz bu kaledeki kulelere çıkabilir ve içerisini görebilirsiniz. Kulelere giriş 700 HUF. İsterseniz toplu bilet alabilir hem müze hemde kulelere giriş yapabilirsiniz bunun fiyatı ise 1700 HUF ve öğrenciler için 1100 HUF. Eğer şanslıysanız kale kapısından müzelere kadar uzanan pazarlar kuruluyor. Burada yerel tadları tadabilirsiniz. Kalenin bulunduğu Városliget parkında Budapeşte'nin en ünlü termal hamamlarından Széchenyi termal hamamı bulunmakta, ilgilenenler için içerisinin çok güzel ve geniş olduğu duyumunu aldım.

3) Buda Kalesi


Budapeşte'nin Buda kısmında yer alan ve tur şirketlerinin genellikle ilk durağı olan Budapeşte'nin görülmeden geçilmeyeceği meşhur kalesi. Buraya giderken bilmeniz gereken en önemli durum Buda Kalesi'nin Balıkçı tepesi ile bağlantılı halde bulunması ve bir bütün günün burada kesinlikle rahatça harcanabileceği. Ulaşım ise oldukça kolay Deak Ferenc metrosuna yakında bulunan duraktan 16 ve 105 numaralı otobüslerle Clark Ádám tér durağında indikten sonra kale solunuzda belirecektir. Burada kaleye çıkmak için bacağında veya ayaklarında sorunu olanlar fünikülerle yukarı çıkabilirler. Fiyat ise kişi başı ise yaklaşık 5 euroya denk geliyor. Kaleye çıktıktan sonra en görülmesi gereken yerleri avlusu, ve surlarından bütün Budapeşte'yi görebileceğiniz eşsiz manzarası. Ayrıca hemen surlarının dibinde çok güzel bir bahçesi bulunmakta, özellikle yaz veya bahar aylarında gidenler için yemyeşil güzel bir bahçe. Burada kısa bir not düşmeden edemeyeceğim, kalenin Déli Rondella kısmına bakan caddenin adı Kemal Atatürk caddesi :).  Kalenin tarihini öğrenmek ve biraz tarihi kalıntılara tanık olmak isterseniz kalenin müzesi bulunmakta ve ücreti 1500 HUF, öğrenci ise 750 HUF gibi uygun bir fiyatta. Paleolitik dönemden yeni Macar tarihine kadar çok sayıda eşya ve sergi bulunmakta, bu yüzden Macar'lar ile Türk'lerin tarihte kesiştiği dönemi de görebilirsiniz. 

4) Balıkçı Tabyası (Tepesi)


Buda Kalesi'nden buraya geçmemin nedeni iki yerinde birbirleri ile bağlantılı olmaları. Balıkçı Tabyası veya Tepesi Budapeşte'de surların üzerinde manzaranın tadını çıkarabileceğiniz sevimli bir yer. Ancak Budapeşte'de o kadar çok manzara seyredebileceğiniz yer var ki bir süre sonra artık yine mi manzara demeye başlıyorsunuz. Yine de mutlaka gidin ve görün çünkü her bölgenin ayrı havası var. Benim en ilgimi çeken kısmı ise Matthias Kilisesi oldu. Dışarıdan ayrı güzel duran kilisenin içi gerçekten büyüleyici, mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Renkli döşemeleri ve ilginç detayları bulabileceğiniz bir kilise. Fiyatı yaklaşık 3 euro. Ulaşım ise kale ile aynı hatta daha kolay,16 numaralı otobüs buraya kadar geliyor ve hemen Matthias Kilisesi'nin önünde indiriyor. Tepede ayrıca manzara eşliğinde yemek yiyebileceğiniz restoranlar bulunuyor, fiyat olarak çokta yüksek olmayan bu yerlerde yemek isterseniz önceden rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim :)

5) Aziz Stefan Bazilikası

Peşte tarafında yer alan Aziz Stefan Bazilikası (Szent István Bazilika)  dünyada en çok fotoğraflanan 10 yapıttan biri olma özelliğinde. Girişte her ne kadar sizin zorla para vermenizi bekleyen bir adam bulunsa da aslında ücretsiz olan bu binaya o bakışlar içinde para vermeden girebilirsiniz. İçeride Budapeşte'nin dini tarihine tanıklık olacaksınız. Kutsal kral Stefan adına inşa edilen bazilikada kendisi aynı zamanda mimarlığını da yapmış bulunmaktadır. Ulaşım ise oldukça basit, merkezi bir konumda bulunan bazilikaya yürümek istemeyenler için M1 metrosu(tarihi bir metro) Bajcsy-Zsilinszky durağı bazilikanın hemen arka sokağında bulunuyor. Burada en önemli özelliklerden biri de kuleye çıkış ve şehir manzarası. Diğer manzaralı bölümlerden daha farklı bir manzarası bulunan bu kuleye yağmurlu ve rüzgarlı bir günde gitmemenizi tavsiye ederim, kendinizi bile kontrol etmekte zorlanabilirsiniz.

6) Özgürlük meydanı


Aziz Stefan Bazilikası'ndan sağa dönüp Hercegprímás caddesinden ilerlediğinizde ulaşabileceğiniz Özgürlük meydanına gelmeden önce, Macaristan Ulusal Bankası'nı (Nemzeti Bank) göreceksiniz. Duvarlarında sanat eseri gibi çizimler bulunan bu bankaya da bir göz atmanızı öneririm. Özgürlük meydanında 2. Dünya Savaşı'ndan kalma mektuplar, eşyalar vb. ürünlerden kurulmuş açık hava sergisi bulunuyor. Belirli zamanlarda etkinliklerin düzenlendiği bu alanda en dikkat çeken ise özgürlük anıtı. İhtişamlı bir yapıt olmamasına rağmen her turistik gezide mutlaka görülmesi gerekenler listesinde bulunan bu yapıta göz attıktan sonra Budapeşte'nin belki de en görkemli yapıtı olan Parlamento Binası'na yürüyerek geçebilirsiniz. Bu arada tuvalet ihtiyacınız varsa, parkın ortasında bulunan kafe benzeri kulübenin alt katında paralı tuvalet bulunmakta.

7) Parlemento Binası (Palace of Parliament)


Avrupa'daki en büyük 3. Parlemento Binası konumunda bulunan bu yapıt Budapeşte'de en görülmesi gereken bina.  Uzunluğu tam 268 metre olan Parlamento Binası'na giriş ücretleri oldukça pahalı (4000 HUF) ve önceden rezervasyon yapmadan giriş şansınız yok. Eğer zamanınız ve paranız varsa girmenizi tavsiye ederim oldukça renkli ve görkemli bir bina. Turlar eşliğinde gezdiğiniz bu binanın içinde Türkçe dilinde turlar bulunmasa da İngilizce veya hakim olduğunuz İspanyolca, Almanca gibi başka dilleri seçebilirsiniz. Macarların Hıristiyanlığı kabulü ile 1000 yılında papa tarafından gönderilen Kutsal Haç da bu binada bulunuyor. Dışardan ise hem gece hemde gündüz görülmesi gereken binanın üzerinde detaylı bakıldığında çok sayıda sanat eseri görebilirsiniz. Ulaşım ise, yürümek istemeyenler için 2 numaralı tramvay ile mümkün.M2 (kırmızı) metro hattını kullanıp, Kossuth Lajos tér istasyonunda inebilirsiniz ancak dikkat etmeniz gereken husus metrolar sürekli çalışma halinde olabiliyor ve gidiş yolu kesilmiş olabiliyor. Benim tavsiyem zaten çok geniş bir şehir merkezi bulunmayan Budapeşte'yi yürüyerek gezmeniz. Tuna nehrinin kıyısında bulunan bu yapıtın hemen önünden nehir kıyısına geçip bir yürüyüş yapma şansınız var. Ayrıca yine tuvalet ihtiyacı olanlar için küçük bir dinlenme odasının yanında tuvaletler bulunmakta. 

8) Budapeşte Opera Binası ve Andrassy caddesi (utca)


Budapeşte'nin meşhur Andrassy caddesinde yer alan Opera binasının aynı ad ile bulunan M1 metro durağı bulunmakta. Bina oldukça ilgi çekici ve içeriye girişin ücretsiz olduğunu belirtmeliyim. Ancak opera salonuna giriş yapmak isteyenler için 15 dakikalık kısa opera sunumları bulunmakta hem opera dinlemenin keyfini yaşayabilir hemde opera salonunu görebilirsiniz. Kendi kafesi ve restorantı bulunan binada çokta pahalı olmayan menülerle keyif sürebilirsiniz. Opera binasının üzerinde bulunduğu Andrassy caddesi ise Paris'in Champs-Elysees caddesine eşdeğer olarak gösteriliyor. Lüks mağazalar ve markaların bulunduğu bu caddede oldukça güzel ve dinlenebileceğiniz pastaneler ve kafeler bulunuyor. Fiyat olarak yüksek olmadıkları gibi lezzet olarakta oldukça yerinde olan menülerinden faydalanabilirsiniz (Bir Cappuchino bir de pastalarından yemeden ayrılmayın). Kuzey ucunda Kahramanlar meydanı, güney ucunda ise Bazilika'nın sokağına bağlanan geniş bir cadde, ayrıca Türk konsolosluğu da bu cadde üzerinde bulunuyor.

9) Citadella

Bulunduğum zaman içerisinde 4-5 kere gittiğim ancak doğa içerisinde yürüyüş yapıp yokuş ve merdiven tırmanmak dışında çok bir esprisi olmadığını düşündüğüm biryer. Tepeye çıktığınızda büyük bir heykel bulunsa da bu heykeli karşıdan görmek daha etkileyici. Ancak tepenin manzarası mükemmel, diğer heryerden daha geniş açısı bulunan tepenin manzara dışında pek bir özelliği yok. Arada küçük marketler açılsa da bunların zamanının belli olmadığını düşünürsek pekte riske girmeye değmez. Surlarla çevrili bir tepe ve içerisinde bir adet hamam bulunuyor. Zamanınız kısıtlı değilse mutlaka uğrayın ancak turla veya kısa süreli geldiyseniz gitmeye değmez. Lakin tur sitelerinde mutlaka görülmesi gereken biryer olarak nitelendiriliyor.

10) Margaret adası

Tuna nehrinin üzerinde Budapeşte'nin iki yakası arasında bulunan ada tamamen yürüyüş, spor yapmak ve doğanın keyfini çıkarmak isteyenler için düzenlenmiş bir ada. İçerisinde küçük hayvanat bahçesi diyebileceğimiz bir parkı bulunmakta. Çiçek bahçelerinin de bulunduğu bu adada yaz aylarında havuz başında müzik eşliğinde fiskiyeli havuzlarla küçük çaplı gösteriler yapıyorlar, akşam 7-8 gibi başlayan bu şölenlerde değişik türde müzikler çalıyor ve zamanınızı burda içecek ve grup eşliğinde geçirmenizi sağlıyor.

11) Szentendre şehri

Budapeşte'ye çok yakın konumda bulunan bu şehir, Türkiye'nin Şirince'si konumunda bulunan küçük ve sevimli bir kent. Bu şehire ulaşım ise yine Budapeşte'deki gibi kolay ve sık. Bilet makinelerinden alabileceğiniz biletler ile tren istasyonundan gidebilirsiniz. Ulaştığınızda ise tren istasyonunda bulunan alt geçitten karşıya geçtiğinizde görülmesi gereken yerler başlıyor. Oldukça sevimli bir şehir olmasının yanında Marzipan çikolataları ile de çok meşhur bir konumda. Eski havasını bozmadıkları şehirde sağlı sollu bir çok hediyelik eşya satan dükkanlar bulunmakta ve bazılarının fiyatları Budapeşte'ye göre uygun yine de dikkatli olun. Sokağı takip ettiğinizde alt tarafta Türk satıcılar da bulunmakta kesinlikle oradan alış-veriş yapmayın çünkü fiyatlar maalesef normalden daha yüksek. Bizim için en büyük sıkıntı yemek olmuştu, yerleri keşfederken yemek yiyecek yer bulamadık derken şans eseri bütün yemek yerlerinin sahil kenarına yoğunlaştığını gördük. Yemek için oraya gitmenizi tavsiye ederim çünkü ana sokağındakiler ya pahalı yada kısıtlı şekilde menüleri var. Bu arada bu küçük kentin en çok sevdiğim özelliği ise lavantalı dondurması oldu, başka yerde bu lezzette bulmanız zor olan bu dondurmayı mutlaka deneyin, hatta iki top alıp birini de acılı (chilli) dondurma koydurun.

12) Estergon (Esztergom)


Estergon benim en ilgimi çeken yerlerden biri oldu, Slovakya sınırında yer alan bu şehiri görün efendim görmeden geçmeyin. Size tavsiyem haftasonu özellikle pazar günü gitmeyin çünkü ulaşım zayıf ve şehir merkezine kadar yürümeniz gerekebilir. Yürüseniz de, otobüste kullansanız Ettore Cukrászda isimli pastaneye uğramanızı tavsiye ederim. Çok ucuz ve yüksek kaliteli ürünlerini görünce çok şaşırmış ve sevinmiştik çünkü uzun bir yolculuğun ardından bize ilaç gibi gelen kafesi ve pastaları çok lezzetliydi. Buradan çok uzakta olmayan Estergon bazilikası zaten en görülesi yeri. Kalenin dibinde bulunan küçük hediyelik eşya dükkanındaki fiyatlar da uygun. Kaleye tırmandığınızda içinde Macar tarihine ve etkilendikleri toplumlara ait kıyafetleri giymiş insanları görebilirsiniz. Bazilika meydanında ise küçük dükkanlar bulabilirsiniz. Bazilika oldukça gösterişli ayrıca Slovakya sınırında bulunduğu için manzarasının baktığı topraklar Slovakya'nın ta kendisi. Yine Tuna nehrinin üzerinde bulunan köprüyle geçilen Slovakya'yı buradaki kale manzarasıyla görebilirsiniz. Bazilikanın içi ise tam bir şaheser. Allah'ın resminin çizildiği (şişman,tembel bir adam gibi) bir yer olan bu bazilikada kuru kafa figürleri ve siyah Meryem Ana heykelleri de ilginç. Hazinesini ise mutlaka ama mutlaka görün, şu ana kadar gördüğüm en zengin hazine ve her yapıt dikkatle incelenmeli. Burada işiniz bittikten sonra Szentendre'ye geçebilir iki şehri aynı günde gezebilirsiniz.Bazilikaya çok yakındaki Béke tér durağında 2920 otobüs numarasıyla gidebilir, bileti de otobüsten alabilirsiniz.

budapeşte nasıl bir yer
budapeşte nasıl bir şehir
budapeşte'de bir erasmuslu
budapeşte ile ilgili bilgiler